Yerel

“YAŞAMAK VE YAŞATMAK iSTiYORUZ DiYENLERiN MÜCADELESİDİR 14 MART”

“Pandeminin başından beri “Yaşamak ve yaşatmak istiyoruz” diyenlerin mücadele haftasıdır 14 Mart” diyen sağlık emekçileri bir basın açıklaması düzenledi.

“YAŞAMAK VE YAŞATMAK iSTiYORUZ DiYENLERiN MÜCADELESİDİR 14 MART”

Tıp Bayramının 103. Yıldönümünde Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) VE Giresun Tabipler Odası, Giresun Aksu Eğitim ve Araştırma Hastanesi  önünde ortak basın açıklaması gerçekleştirdi.

Basın açıklamasında sağlıkçıların hakları savunuldu.

Yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Tıbbiyeli hikmetin yolundan giden zalime, zulme boyun eğmeyen, meslek onurunu ve insan hayatını her şeyin üstünde tutan tüm tıbbiyelilerin de 14 Mart Tıp Bayramını kutluyoruz. Pandeminin başından beri “yaşamak ve yaşatmak istiyoruz” diyenlerin mücadele haftasıdır 14 Mart. Uzun çalışma saatleri, iş yükü, mobbing ve angarya gibi modern kölelik çalışma koşullarına isyan edenlerin, karşı duranların mücadele haftasıdır 14 Mart. 36 saat nöbet tuttuktan sonra evine giderken araç başında uyuyakalan Rümeysa Şen’in kutlayamadığı Tıp Bayramıdır 14 Mart. Hasta yakınının saldırılarına karşı birlikte bariyer oluşturan ekibin haftasıdır 14 Mart. Sağlık ekibinin ekip ruhunu, ortak mücadelesini ve dayanışmasını bozmaya çalışanlara inat, bir olanların, birlik olanların haftasıdır 14 Mart.

Sağlık emekçileri olarak bizler; işimiz ve doğamız gereği unutmayız. Tıp etiği ve mesleki deontoloji de bunu gerektirir. O yüzden açıklamamıza 11 Mart’ta 3.yılına girdiğimiz COVİD-19 pandemisinde hayatını kaybeden 553 sağlık emekçisini anarak ve tedavi altında olan yüzlerce sağlık emekçisine de acil şifalar dileyerek başlamak istiyoruz. Hatırlarsınız 18 Şubatta, gencecik bir arkadaşımız, sağlık emekçisi, bu hastanede COVİD-19 A karşı verdiği 47 günlük yaşam mücadelesini kaybetti. Kendisine bir kez daha rahmet diliyor, meslektaşlarımıza da baş sağlığı diliyoruz.

Sizlere az önce pandeminin 3.yılına girdiğimizden bahsettik. Resmi rakamlara göre bugüne kadar 94 bin insanımızın ölmesine ve 14 milyon kişinin de hastalanmasına neden olan pandemiden. Hatta 30 Nisan 2021 de 394 yurttaşımızın rekor sayıda ölümüne neden olan pandemiden bahsettik. Unuttun ey halkım sizler için canımızı dişimizi takarak verdiğimiz mücadeleyi. Hatırlarsınız o günleri, balkonlarda alkışlıyor, ışıklarınızı yakıp söndürüyordunuz. Analar babalar evlatlarından, evlatlar ana babalarından kaçarken yoğun bakımlarda biz bakıyor size, biz elinizi tutuyorduk. Ne çabuk unuttunuz o günleri ey halkım. Çoğunuz hayatınızda ilk defa salgın hastalık kelimesini duymuştunuz, ilk defa ne yapacağınızı bilmeden kolonyalarla banyo yapıyor, maske üstüne maske takıyordunuz. Oysa bizler yıllardır sizlerin adını bile bilmediğiniz bu ve benzer hastalıklarla savaşıyoruz. Yalnız bıraktınız bizi ey halkım.

Çok değil bundan 15 gün önce İlhan Özdemir Devlet Hastanesi acil servisi önünde şiddete uğrayan arkadaşımız için basın açıklaması yaptık. Ancak sağlıkta şiddet hız kesmeden devam etti. GATA da kardiyoloji Doçenti Dr. Arslan Öcal yerlerde tekmelendi. Bursa’da pediatri uzmanı Dr.Burcu Solmaz darp edildi. Antalya da Dr.Gaye Atak, İzmir Çiğli Eğitim Araştırma Hastanesinde 9 sağlık emekçisi birden darp edildi. İçlerinde yoğun bakım yatışı yapılanlar oldu. Tüm bunlar yaşanırken Sağlık Bakanlığı akıllara zarar bir yazı yayınlayarak sağlık emekçilerine yönelik eylem ve grev yasağından bahsetti. Sadece iki görevi olan, ki bu görevler sağlık hizmeti sunmak ve çalışanlarının mali ve özlük haklarını korumaktır. Hak arama mücadelesi veren sağlık emekçilerine üstü kapalı gözdağı vermeye çalışmıştır. Oysa bakanlık bilmelidir ki biz sağlık emekçileri yasalardan doğan haklarımızı kullanmaktayız. Sendikamız SES’in çağrısı üzerine grev yapan, basın açıklamalarına katılan hiçbir üyemize bırakın ceza vermeyi savunma dahi istenemez çünkü ses gücünü haklılığından dayanağını da yasalardan aldığı gibi her üyesinin de yanında duracaktır.

Yani asıl olan insandır. Bizler tıpkı sizler gibi etten kemikten insanlarız. Dişimizle, tırnağımızla geldik buralara. Bu ülkenin fakir halklarının fakir çocuklarıyız. KYK yurtlarında kaldık, geceler boyu ders çalıştık. Mezun olur olmazda devletten aldığımız kredileri kuruşu kuruşuna faizi ile geri ödedik. Birileri gibi el altından trilyonlarca lira burs alıp üzerine yatmadık. En son icraat olarak Cumhurbaşkanı tarafından hekimlerin emeğini, niteliğini, değerini ve kamusal sağlık hizmetlerini hiçe sayan “ gidiyorsa gitsinler ” söylemiyle adeta sarsıldık ama şaşırmadık. İşte, sendikal hakları, insan hak ve hürriyetlerini yok sayan bu yönetim anlayışı tam da sorunlarımızın esas nedenidir. Cumhurbaşkanının doğru söylediği şeyler de var örneğin 9 bin TL maaş alan hekimden bahsetti. Yani yoksulluk sınırının altında maaş alan hekimler olduğu bizatihi devletin en yetkili ağzından duymuş olduk. Hekimin yoksulluk sınırının altında ücret aldığı ülkemizde diğer sağlık emekçilerinin de ücretlerinin neredeyse açlık sınırına yaklaştığı da hepimizin malumudur.

Bizi yönetenlerden taleplerimiz gayet basit ve de insanidir. Taleplerimiz sadece biz sağlık emekçileri için değil halkımız içindir. Ancak geldiğimiz nokta çok acıdır ki yüzyıl önce “ beni Türk hekimlerine emanet ediniz” diyen anlayıştan bugün “ giderlerse gitsinler “ diyen bir anlayışa evrildik. Giderlerse gitsinler diyenler 65 yaş üstü hekimler için kadro açtılar. Hani asistanlarla, yeni mezun hekimlerle devam ediyordunuz? Bilgi, deneyim, tecrübe dediğimiz şey öyle para ile satın alabileceğiniz bir şey değildir. Tıp yüzlerce yıllık bilgiye, deneyime ve usta çırak ilişkisi içinde öğretilen bir bilim dalıdır. Böyle bir ilişkiyi yok saymak, yolumuza yeni mezunlarla, asistanlarla devam ederiz demek, mesleğin fıtratına, ilkelerine aykırı olduğu gibi eşyanın tabiatına da aykırıdır.

Taleplerimiz ise;

Şiddetsiz ve güvenli bir çalışma ortamı için yeni ve etkili “sağlıkta şiddet yasası” çıkarılsın, mobbing ve baskılar son bulsun.

Yanlış kurgulanmış malpraktis yasası acilen değiştirilsin.

Performans, ek ödeme değil, insanca yaşamaya yetecek, yoksulluk sınırı üzerinde emekliliğe yansıyacak temel ücret 3600’den 7200 kadar kademeli ek gösterge uygulansın.

Fiili hizmet süresi (yıpranma payı) sağlık hizmetlerinde çalışan tüm emekçilere yıllık 90 gün üzerinden tam olarak uygulansın.

Toplumsal sağlık için güçlü ve etkin birinci basamak sağlık örgütlenmesi sağlansın. ceza yönetmeliği kaldırılsın.

Covid-19 iş kazası ve meslek hastalığı olarak kabul edilsin.

Sağlık hizmeti için ödediğimiz vergiler, katkı katılım payları ve ilave ücretler kaldırılsın

Şehir hastanelerine, özel hastanelere aktarılan teşvik ve bütçeler kamu sağlık kurumlarına aktarılsın

Her işyerine kreş açılsın, sağlık emekçileri çocukları ile işleri arasında tercih yapmak zorunda kalmasın.

Liyakatsiz atamalara, tip sözleşme dayatmalarına son verilsin. Kamu sağlık kurumları daha demokratik bir yapıya kavuşturulsun.

Yüreğini ortaya koyarak buraya gelen tüm sağlık emekçilerine ve emek dostlarına katılımlarından dolayı teşekkür ederiz.”

Merve Kacar

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL