Yeni yetişen gençlere yeryüzünde en güzel idare şeklinin cumhuriyet olduğunu her yerde, her vesile ile telkin ederiz, cumhuriyetin fazilet olduğunu anlata anlata bitiremeyiz. Ama her nedense, yazılı bir anayasası dahi..
Yeni yetişen gençlere yeryüzünde en güzel idare şeklinin cumhuriyet olduğunu her yerde, her vesile ile telkin ederiz, cumhuriyetin fazilet olduğunu anlata anlata bitiremeyiz. Ama her nedense, yazılı bir anayasası dahi olmayan ve demokrasinin beşiği kabul edilen İngiltere başta olmak üzere, her yönüyle kalkınmış ve müreffeh olan Norveç, İsveç, Hollanda, İspanya dahil birçok Avrupa ülkesi; S. Arabistan, Kuveyt, BAE, Katar’ın da dahil olduğu bazı Ortadoğu ülkeleri ve Japonya gibi bir dünya devinin krallıkla yönetildiğini fazla gündeme taşımayız.
Bir ülkenin hangi sistemle idare edildiği veya hangi partinin iktidarda olduğu bir noktaya kadar önem arz eder; fakat daha da önemli olan sistemlerin veya iktidarların insanlara neler verebildiği, neler sağlayabildiğidir. Birileri hamasi nutuklarla karnınızı doyurmaya teşebbüs ediyorsa aldanmayın, itibar da etmeyin. Kaybeden siz olursunuz, hepimiz oluruz.
İnsan hak ve hürriyetleri ve bireysel özgürlükler genel asayişi bozmamak, şiddete başvurmamak ve başkalarının özgürlüğüne zarar vermemek kaydı ile gereği gibi kullanılamıyorsa, bu hakların anayasa da yazılı olmasının ne anlamı olur ki! Bir ülkede bazı tabuların korunması adına fikir-düşünce ve ifade özgürlüğü engelleniyorsa ya da sınırlandırılıyorsa; insanlar şiddete teröre bulaşmadan kendilerini istedikleri şekilde ifade edemiyorlarsa, söz konusu haklar anayasa teminatı altında olsa ne olur, olmasa ne olur?
Cinsiyeti, ırkı, dili, dini, mezhebi ve meşrebi her ne olursa olsun, bu ülke sınırları içinde yaşayan ve devlete vatandaşlık bağı ile bağlı bulunan bütün insanlar din ve vicdan hürriyetine sahip değilse; inançlarını hayatına yansıtamıyor, ibadetlerini rahat bir şekilde gönül huzuru ile eda edemiyorsa birilerinin din ve vicdan hürriyetinden bahsetmesi kime ne fayda sağlar?
Bu ülkede öyle veya böyle, hala başörtüsü tartışmasının yapılıyor olması, ayıp olarak bize yeter de artar bile. Sayılarını kimsenin net olarak bilemediği yüz binlerce insanımız evsiz-barksız olarak sokaklarda yaşıyorsa, on binlerce insanımız çöp kutularında yiyecek arıyorsa, milyon ile ifade eden insanlarımız aç ve açıkta ise, çaresiz ve kimsesiz halde perişan ise, idare şeklinin o insanlar için ne anlamı olur ki …
Tarım ve hayvancılık ülkesi olarak bilinen yurdumuzda uygulanan maksatlı ve yanlış ekonomik politikalar neticesinde, girdi fiyatlarındaki yüksek artışlardan dolayı üretimden sağlanan miktar maliyeti karşılamıyor ve bunun için çiftçiler tarlaları ekip dikmiyor; besiciler hayvancılıktan vazgeçiyor ve neticede tahıllar ve bakliyat başta olmak üzere birçok gıda maddesi ve et, saman ve ot dışarıdan getiriliyorsa; Milli gelirin paylaşımı ve vergi toplamada adalet sağlanamıyor, az kazanandan çok, çok kazanandan az vergi alınıyor, milli pastanın paylaşımında eş-dost, akraba-yandaş ayrımı yapılıyor, adamı olmayanlar alçak sürünmeye mahkûm ediliyorsa;
İnsanların büyük bir bölümü sürekli çalışmasına rağmen geçimini temin edemiyorken, meşru ya da gayrı meşru yollardan elde ettiği milyar dolarlarını nereye harcayacağını bilemeyen putlu ve mutlu azınlık mantar gibi sürekli çoğalıyorsa; 85 milyon nüfusun yaklaşık 35 milyonu açlık sınırının, 40-45 milyonu yoksulluk sınırının altında yaşama mücadelesi veriyor ise, araştırmalara göre adam kayırma, rüşvet, torpil, haksızlık, adaletsizlik ve kokuşmuşlukta ilk sıralarda yer alıyorsa, Allah aşkına söyler misiniz idare şeklinin ne olduğu ve hangi partinin iktidarda bulunduğu, kimler için ne anlam ifade eder? Ve böyle bir ülkenin idarecilerinin evliya olması veya mürşid olması garip gureba, fakir-fukara için ne anlamı olur ki ?
Unutmadan yazalım: yönetim şeklimiz cumhuriyettir. Demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletiyiz. Anayasamızda eğitim, çalışma, din ve vicdan, fikir ve düşünce hürriyetleri teminat altına alınmıştır. Bu durumu duyanlar duymayanlara duyursun, bilenler bilmeyenlere öğretsin! Böyle bir tablonun yaşandığı ülkede parlamenter sistem olsa kime ne, Başkanlık sistemi olsa kime ne? Herkes kendi cebini doldurmanın, eşi dostu kayırmanın derdinde, milletin ekserisi ise hayatta kalabilmenin çarelerini arıyor.
Milleti devlet adına idare edenler sosyal patlamanın eşiğine geldiğimiz şu günlerde, cafcaflı lafları, hamasat dolu nutukları, aslı esası olmayan vaatleri bırakıp; memleketin ve milletin kangren olmuş problemlerine çözüm yolları aramalıdırlar… Cumhuriyeti korumak sözle değil icraatla olur. Bir tarafta yığın yığın olmuş sorunlar, öbür tarafta üç gün sonra neler olacağını kestirmekten aciz olan, basiret ve ferasetten yoksun, günü kurtarmaya çalışan idareciler… Bu manzara hoş değil! VATAN- MİLLET- SAKARYA tekerlemeleri geçer akçe olmaktan çoktan çıkmıştır. Lâfla karın doymuyor, problem çözülmüyor.
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)