Kimilerinin “Radikal”, kimilerinin “Marjinal” olarak, başkalarının da daha değişik şekillerde tanımladığı bir grup Müslüman, Cumhuriyet dönemi boyunca mevcut sistemden sürekli dert yakınmışlar, “Tâgûtî Sistem, Zulüm Düzeni, Küfür Nizamı” gibi benzetmeler..
Kimilerinin “Radikal”, kimilerinin “Marjinal” olarak, başkalarının da daha değişik şekillerde tanımladığı bir grup Müslüman, Cumhuriyet dönemi boyunca mevcut sistemden sürekli dert yakınmışlar, “Tâgûtî Sistem, Zulüm Düzeni, Küfür Nizamı” gibi benzetmeler yaparak, serzenişlerde bulunmuşlardır. Bu yaklaşımı bazı insanlar “uçuk” bulsa ve muhalefet etse de, bazı insanlara göre de isabetlidir. Bu hususta sıkıntılarımız büyüktür, dertlerimiz ise neredeyse devasızdır denilebilir.
1960’lı yıllarda, dönemin alimleri istihareler ve istişareler yapmışlar, bu girdaptan kurtulmak için çıkış yolu aramışlar ve neticede Şuurlu Müslümanların, iman esasları, ölçüleri içinde yaşamak isteyen insanların siyasi alanda var olmaları gerektiğine karar vermişlerdir. Bu yaklaşım isabetliydi, çünkü şikayet konusu olan bu sistemi idame ettirenler siyasi tercihler neticesinde idarî mekanizmalara geliyorlar ve icrada bulunuyorlardı. İşin garip tarafı mağdur olanlar da, mağdur edenleri bulundukları makamlara taşıyanlar ve o imkanı hazırlayanlar da aynı insanlardı, Müslümanlardı. Bu hâl ne acaip bir durum, ne garip bir tablodur.
Bu itibarla yapılan istişareler, görüşmeler, gelişmeler sonunda, mevcut sisteme alternatif olarak, İslâmi Nizamın yeniden hayata uygulanması için siyasi arenada Milli Görüş hareketi başlatılıyordu.
Ümmetin ve İslâm Âlemi’nin, dareyn saadeti için tek ümidi olan söz konusu harekete karşı çıkanlar, yok hükmünde sayanlar, alay edenler, engel olmak isteyenler elbette ki olacaktı ve oldu da. Bunlar beklenen ve belki de olması gereken karşı çıkışlar idi, normal görülebilirdi. Ancak ne var ki, kendilerine “Radikal, Marjinal” denilen bir kısım Müslümanlar da, karşı cenahtakilerin tuzağına düşüyor ve bu harekete muhalif olma gafleti ile karşı karşıya kalıyorlardı.
Bu insanların muhalif olmalarından daha ziyade, muhalif olma nedenleri ilginçti. Diyorlardı ki ve halen de diyorlar ki: “Tamam bu sistem İslâmi değil, insâni de değil; mutlaka değişmelidir. Ama bu iş parti ile, pırtı ile olmaz. Partiler bu düzenin maşalarıdır, insanları mütemadiyen oyalamaktadırlar. O nedenle biz oy kullanmıyoruz, oy kullananlara da şiddetle karşıyız.” Esasında, bu hal analiz edilince görülüyor ki, güya Radikal ve Marjinal denilen bu insanlar, bilerek-bilmeyerek, kurulu düzenin gizli savunucuları, emperyalizmin gönüllü köleleri idiler ve halen de öyleler.
Madem ki, bu sistem değişmeli ve bu iş partiler ile olmaz; o halde şiddete baş vurmadan, sokaklarda yasa dışı nümayiş, gösteri yapmadan, insanların burnunu dahi kanatmadan, zor kullanmadan bu işi nasıl yapacaksınız? Âdil bir nizamı, Hakk’a riayet eden bir hayat modelini nasıl tesis edeceksiniz? Ümmetin kanayan yaralarına nasıl merhem olacaksınız? Müzminleşmiş dertlerimize, kangren olmuş yığın yığın maddi ve manevi sıkıntılarımıza nasıl çare bulacaksınız? Asırlardır mağdur olan, mazlum konumuna düşürülen Müslümanların yüzünü nasıl güldüreceksiniz? Varsa bir bildiğiniz söyleyin ki bilelim, öğrenelim; varsa makul ve mantıklı bir çözüm şekliniz, icra edin ki görelim, sizlere destek olalım, yardım edelim.
Problemlere çözüm önerileri getirmeden, icraata geçirmeden ulu orta yapacağınız eleştiriler, karşı koymalar, isteseniz de, istemeseniz de başkalarının işini kolaylaştıracaktır, önlerini açacaktır. Müslümanlar olarak sizin göreviniz, misyonunuz bu mudur? Beğenmediğiniz gayri İslami sistemlere zemin hazırlamak, destek vermek, rıza göstermek Müslüman’a yakışır mı hiç?
Müslümanlar, Müslüman olmalarının gereği olarak, “hayra motor, şerre fren” olmak zorundadırlar. Hayırlı işlere destek vermek, motor olmak bir yana; köstek olmanın, fren görevi üstlenmenin, engel teşkil etmenin vebalini, günahını hiç düşündünüz mü Müslümanlar? Böylesine bir yanlışın faturasını ödemek, neticelerine katlanmak kolay mı sanırsınız? Allah akıl nimetini ne maksatla insanlara bahşetmiştir? Hak ile batılı, doğru ile yanlışı, iyi ile kötüyü, yararlı ile zararlıyı, hayır ile şerri ayırt etsinler; yanlışa düşmesinler diye değil mi?
Muhalif olmak, eleştiri yapmak kolaydır, nutuk çekmek de kolaydır, ama bir bakıma “ucuz kahramanlık”tır. Amma ve lâkin iş yapmak hayli zordur, elini taşın altına koymak cesaret ister. Hayatta en kolay iş, belki de eleştiri getirmek, muhalif olmak ve de nutuk çekmektir. Ama bunlar karın doyurmuyor, derde deva, sadra şifa olmuyor. Var ise bir bildiğin, bir yiğitliğin, becerin, marifetin göster kendini. Ve bu derde çare bul da öyle gel. Selâm ve dua ile….
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)