“AK”LANMANIZ ÇOK ZOR, HATTA İMKÂNSIZ..

Ey iktidarı elinde bulunduranlar!!!

21 yıldan beri güçlü bir şekilde iktidardasınız, karşınızda ciddi manada muhalefet yok. Her istediğinizi yaptınız, astığınız astık-kestiğiniz kestik misali, kimseler size engel olmadı/olamadı. Öylesine güçlü bir yetki kullandınız ki, bu güne kadar hiç bir dönemde, hiç bir yerde ve hiç bir şekilde böyle yetkiye sahip idareci olmadı, olamadı; Osmanlı padişahları da buna dahildir.

Bu dönem içinde eksileriniz oldu, artılarınız oldu. Yaptıklarınız meydandadır ve tartışılır haldedir. Başarı notunuzu elbet tarih verecek, tarihi yazanlar verecek. Menfaat ve çıkar karşılığı sizi alkışlayanlara, her tarafı toz pembe gösterenlere, ağamsınız-paşamsınız diyenlere sakın ola ki itibar etmeyiniz, inanmayınız. Bu iltifatlar samimi değildir, doğru değildir; menfaat gereğidir, yapaydır, sun’idir.

Asla ve kat’a adınızın “AK” olmasıyla övünmeyiniz, böbürlenmeyiniz. Sizler de gayet iyi biliyorsunuz ki, devr-i iktidarınızda öylesine haramlara bulaştınız, günahlara girdiniz, isyanlarda bulundunuz ki, o günahları üst üste yığmaya kalksanız Arş-ı  Âlâ’ya merdiven olur. Yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet, torpil, adam kayırma iddiaları; ihalelere fesat karıştırmalar, görevi kötüye kullanmalar. Yap-işlet-devret” modeli ile milletin parasını pompaladığınız malum müteahhitler, abat ettiğiniz medya kuruluşları, para babaları…

Suçüstü yakalandıktan sonra, bizi ifşa eden olmasın diye sürmediğiniz amir, zulmetmediğiniz memur bırakmadınız. Yargı mensupları, Emniyet elemanları, HSYK, Mahkemeler, herkes haşhaşi, ananas, paralel yapı, örgüt, çete-eşkıya; sizler ise suçsuz ve masumsunuz, iftiraya uğradınız, garibansınız, hiç bir şeyden haberiniz yok. Birileri sizlere komplolar kurdu, yatak odalarına çuval çuval paraları, sayma makinelerini , içi milyonlarca avro dolu ayakkabı kutularını yerleştirdi, hain adamlar, vefasız insanlar!..

Bu adamlar, ellerinize kriptolu özel telefonları verdiler, sizleri konuşturdular ve bu konuşmaları da gizlice kaydettiler ve dinlediler… Vah, vah, gördünüz mü başa gelenleri, a dostlar?  Kasetler montaj, şantaj, dublaj, sabotaj, staj, markaj…

Bu halinizle, denizler deterjan, insanlar temizlik görevlisi olsa, aylarca çalışsalar da sizleri temizlemeye güç yetiremezler. Günah galeriniz öylesine zengin ki, dünya mahkemeleri sizi yargılamakta aciz kalırlar. Zira, ne size iddianame hazırlayacak savcı, ne de soru sorabilecek hakim kalmadı.

Ama merak etmeyiniz, kurtulacağınızı da zannetmeyiniz. Sizi önünde sonunda mutlaka yargılayacak bir Mahkeme var ki, orada asla adam kayırma olmaz, torpil işlemez, gözdağı para etmez. O Makam; Mahkeme-i Kübra ki, yaptıklarınız fitil fitil burnunuzdan gelecek, her amelinizin hesabı mutlaka sorulacaktır. Ve görünen o ki, orada asla işiniz kolay olmayacaktır.

Yetimlerin, öksüzlerin, miskinlerin, fakirlerin, gariplerin, kimsesizlerin haklarını gasp etmenizin; kul hakkı yemenizin, insanlara maddi ve manevi alanda zulmetmenizin hesabı hakikaten ağır olacak; âkibetiniz korkunç olacak. Bunlar kehanet değil, keramet değil, fal da değildir. Bilmez misiniz ki, “görünen köy kılavuz istemiyor”.  Ve yine bilmez misiniz ki, ilâhî adalet bir gün mutlaka tecelli edecek, boynuzsuz koyun, boynuzlu koyundan haklarını alacak.

Bu dünyada, bir takım güç ve kudrete sahip olabilirsiniz, dokunulmazlık zırhına bürünebilirsiniz. Şah ve padişah olabilirsiniz. Ama nereye kadar? Ama ömür ne kadar? Aaaah, ah…Keşke, sizler için hayat sadece bu dünyadan ibaret olsaydı…Keşke öbür dünya, Mahşer, Mizan, Sırat ve Cehennem olmasa idi… Ama bunlar var.

Bilmem ki, bu konuda sizler ne düşünürsünüz, nasıl inanırsınız? Selam Hakk’a tabi olanlara…